Yaşadığımız bilgi çağının bir getirisi olarak gündelik yaşamımızda çok fazla strese maruz kalıyoruz. Bu durum yaşam konforumuzu bozuyor. Bizler de bununla savaşmak için teknikler geliştirip seminerler, eğitimler alıyoruz. Ancak ne yaparsak yapalım aşırı dozun etkilerinden kaçamıyoruz. Aslında bu çok doğal. Aldığımız stres miktarı insanlığın fizyolojik gelişimini düşündüğümüzde çok hızlı artıyor. Son 100 yılı ele alalım. 1918 yılında insanların yaşadığı stres miktarı ile günümüz arasında çok ciddi farklar var. Resmi rakamlarla yapılmış bir araştırma bulamadım. Ancak bu artışa karşılık insanlar 3-4 jenerasyon geçirdi. Bu süre doğal seçilim veya mutasyon ile bu soruna bedenlerimizin çözüm üretmesi için çok kısa. İnsanlar bulundukları zaman ve şartlara uyum sağlamak için yüzlerce jenerasyon geçirdiler.
Bilinenin aksine stres savaşılması gereken bir şey değildir. Stres vücudumuzun içinde bulunduğu duruma 'savaş yada kaç' iç güdüsü için verdiği bir tepkiden ibaret. Bedenimizin tepkisi ile savaşamayız. Yüzyıllardır bir durum ile karşılaştığımızda savaşmak yada kaçmak için kan akışını hızlanıp, kan kaslara ve beyne pompalanır. Bu kan akışı ile kazandığımız enerjiyi kaçmak ya da savaşmak için kullanırdık. Son durumda enerji seviyemiz normale dönerdi. Günümüzde ise patronumuzla ya da öğretmenlerimiz ile kavga edemeyiz. Yada arkamızı dönüp kaçamayız. Bu sebepten de içimizde birikmiş bir enerji kalır. Bu da bizi gergin, mutsuz ve huzursuz hissettirir. Bu durumda devamlılık arz ettiğinde kaygı bozukluklarına ve depresyona sebep olur.
Bu olumsuz özelliklerinin yanında aslında stres sizi hayatta tutan şeydir. Ayarlayabildiğimiz zaman, belirli doz sizi motive eder. Bir işi bitirmek, yeni ve yaratıcı fikirler üretmeniz için size güç verir. Savaşılması gereken bir şey değil derken kast ettiğim şey aslında buydu. Stresi asla yok edemezsiniz. Zaten etmemelisiniz. Normal hayatımıza devam edebilmek için belirli miktarda stres bizi dinç ve ayakta tutar.
Aslında yaşamak bile bir stres sebebi. Hiç bir şey yapmasanız bile, yaşamın hızı içerisinde aşırı bir bilgi bombardımanına maruz kalıyoruz. Televizyonlar, reklamlar, ulaşım, gıda vs. Eski insanlara nazaran gün içerisinde doğal olmayan o kadar çok ses ve görüntü ile bombalanıyoruz ki. Bilinç düzeyinde olmasa bile bilinçaltı bu kadar hızın içerisinde bir şeyler kaçıyor mu diye düşünse bile siz strese girebilirsiniz.
Öğrencilerin genelde korkulu rüyası sınavlar önemli bir stres kaynağıdır. Eğer sınav kaygısı olmasa çok rahat tüm soruları doğru yanıtlayabilecek bilgiye sahip olsak bile kalacağım/geçeceğim belirsizliği bizi strese sokar.
İş dünyasında patron baskısı, işleri yetiştirebilecek miyim korkusu yine bizler için büyük bir strestir. Yetişmesi gereken raporlar, atılması gereken e-postalar, aksiyon alınması gereken toplantı notları. Ve popülerliğini son dönemde yitirmeye başlasa da hala patronların beklediği çoklu görev tanımları. Aslında iş dünyası bu konuda biraz aydınlanmaya başladı. Çoklu görev odaklanmayı engelliyor. Odaklanamamak bizi başarısızlığa sürüklüyor. Başarısızlık da bizim için stres kaynaklarından önemli bir tanesi. Gelişim sağlayabilmek için hata yapmalı ve hatalarımızdan dersler almalıyız. Ancak arka arkaya gelen çok fazla başarısızlık doğal olarak stresi de peşinden getiriyor.
Aile ise yepyeni bir şekle büründü. Uzun yıllardır aileler ile yaşanan kuşak farkları kaynaklı kavgalar zaten yapılıyordu. Ancak günümüzde, sosyal medyanın olumsuz etkilerinden birisi olan özendirme dehşet verici bir boyuta ulaştı. Bakıldığında kimse mükemmel bir hayat yaşamasa bile sosyal mecralar mükemmel hayatlar ile dolu. -Yalan hayatlar.- Ve gençlerimiz de bunlara özenerek ailelerine karşı verdikleri savaşları çok şiddetli, telafisi olmayan boyutlara taşıdı. Ya da baba oğul ilişkisinden karı-koca ilişkileri. Televizyonlarda yayınlanan ensest ilişkiler yine aile bireyleriniz özendiriyor ya da özendiriyor mu acaba şüpheleri ile yuvaları bile yıkabiliyor.
İletişim ve ulaşım hızını da bir başlıkta düşünebiliriz. Bunlar hızlandıkça hayatımız kolaylaşacağı yerde daha stresli bir hal aldı. Bir jenerasyon gerisini düşünelim.(20-25 yıl önce) İstanbul'dan Ankara'daki arkadaşımıza bir mektup yazdınız. İyi şartlarda 3-4 günde vardığını varsayalım. Mektubunuz okunduğunu yine 3-4 gün sürecek geri gelen iki mavi tikli mektup ile öğrenirdiniz. Yani yaklaşık 6-8 günde. Bugün ise o kişiye yazdığınız satırları onun gözünün görme hızında öğreniyoruz. Yani saniyeler içerisinde. Bu da yaşanmışlıkları çok hızlı tüketmemize sebep oluyor. Sonra 'Gördü, neden cevap vermiyor?' gibi sorularla kendimizi anlamsız streslere sokuyoruz. Uçak yolculuğu ile yaklaşık 48 saatte dünyanın çevresini dönebilirsiniz. Ama artık uçağa yetişebilecek miyim? Valizimin kilosu 20'yi geçti mi? Trafikte kaç saat geçireceğim? Bilet bulabilecek miyim? Gibi binlerce dert tasa kaynağı hayatımıza girdi. Bunlarda bizi yine strese sokuyor.
Karakterimiz de aslında bizi sterse sokabilir. Benim gibi mükemmeliyetçi birisi iseniz, yaptığınız her işin detayında boğulur ve hiçbir şeyi doğru dürüst yetiştiremedim diye kendinizi strese sokarsınız. Düzenli olmak isterken düzensizliğe boğulursunuz. Ancak kabullenmek gerekiyor. Entropi diye bir gerçek var.
Ülkenin siyasi ve ekonomik durumu da sizleri gelecek korkusuna, çocuklarınızın geleceği korkusuna sürükler. Ülkem savaşa girecek mi? Döviz kurları böyle giderse firmam batar mı? Evimi, vatanımı terk etmek zorunda kalır mıyım? Bu gibi sorular da sizi strese sokar.
Stresin belirtileri kişiden kişiye oldukça farklılık gösterebilir. En genel belirtileri şöyle sıralayabiliriz; baş dönmesi, el ve ayaklarda uyuşma, ellerde terleme, mide rahatsızlıkları, başınızın arkasında ve karnınızda gerginlikler, nefes daralması, uyku düzensizlikleri. Bu belirtiler stresin belirtileri olmakla birlikte başka rahatsızlıklarında habercisi olabilir. Bu sebepten şüphelendiğiniz bir durum olduğunda kesinlikle profesyonel bir doktordan destek alınız. Kendi kendinize teşhisler koyup bilinçsizce alternatif tıpa koşmak günümüzde çok trend oldu. İnternetin yaygınlaşması ile her birey kendi kendisinin doktoru oldu. Bu kesinlikle çok yanlış. Tıp okuyanlar boşuna onca yıl okul okumuyorlar. Bununla birlikte alternatif tıp işe yaramaz demiyorum. Sadece bilinçli yapılsın.
Bunlara ilaveten araştırma sonuçları da şu şekilde. Yapılan bir araştırmaya göre 4 doktor ziyaretinin 3'ü stres kaynaklı. Hastalıkların %60'ının da stres kaynaklı olduğu öngörülüyor. Bir de düşünce gücünü ilave edenler var. Bir grup insan üzerinde yapılan bir araştırmaya göre stresin ölümcül olabileceğini düşünen insanlar, stresin ölümcül olduğunu düşünmeyenlere göre çok daha çabuk ölüyorlar.
Bana göre stres yönetilmesi gereken bir durum. Yönetilmesi öğrenilebilir. Aşırı doz nasıl ki size zararlı ise, sıfır streste sizi o kadar hayattan koparabilir. Şimdi vereceğim tavsiyeler stres etkilerini en üst düzeyde de yaşasanız daha yeni belirtilerle karşı karşıya da olsanız işinize yarayacak bilgiler.
1- Spor Yapın: Spor yapmak için stres altında olmanıza gerek yok. Bununla birlikte spor kalp ritminizin sadece olumsuz şeylerle değil normal şartlarda da hızlanabileceğini gösterir. Fiziksel aktiviteler size fiziksel dirençte kazandıracaktır. Özellikle doğa ile birlikte yapılan sporlar size çok iyi gelecek.
2- Hobi Edinin: İnsanlar gündelik yaşamlarının dışında bir hobi bulduklarında zihinleri daha esnek hale geliyor. Bakış açıları genişliyor. Para kazanmak gibi bir amaç gütmeyen ve zorunda olmadan isteyerek yaptığınız her şey sizin için bir hobi olabilir. Ben kısa bir süre tiyatro yaptım. Bedeninizin ve zihninizin sınırlarını genişleten bir aktivite. Ve her zaman olmak istediğiniz kişi olabilirsiniz. Bu yüzden kimse de sizi yargılamaz. Dans etmek bir diğer tavsiyem. Sosyal danslar insanlara iletişim gücü arttırıyor. Aynı zamanda duygu paylaşımı yeteneği katıyor. Bisiklet, yüzme, okuma... siz bunu kendinize göre ayarlayabilirsiniz.
3- Yoga Yapın: Yogaya ön yargı ile bakan çok fazla insan var. Geçmişte ben de bunlardan birisi idim. Kendim bireysel olarak denemedim fakat araştırdım. Yoganın benim anladığım temeli zihnin aşırı doz aldığı bilgi bombardımanından arındırmak. Hareketler sadece bu esnada zihni bedene nefese odaklamak için yapılıyor. İnanç olarak Budizm ile ilişkili gibi görünmesine aldanmayın. Müslüman olup yoga yaparak Allah'a dua da edebilirsiniz. Sadece temel mantığa odaklanın.
4- Pozitif Düşünün: İlk 3 madde bedensel olarak yapılan şeyler. Bu yüzden -benim gibi- üşengeç kişilere uymayabilir. Ama pozitif düşünmek tamamen sizin elinizde. Ve belki bedensel hareketlerden daha zor. Ancak içlerinde en etkililerinden. 'Secret' kitabındaki gibi evrene mesaj gönderin size dönsün demiyorum. Ama güzel düşünürseniz sonuçlar güzel olur. En azından olan şeylerden güzel şeyler çıkarmayı öğreniyorsunuz.
5- Nefes Alın: En kolay ve en etkilisi de nefes almak. Bunu tüm samimiyetimle söyleyebilirim. Çünkü kendim büyük etkisini gördüm. İnternette onlarca metot var. 4 saniye al, 4 saniye tut, 4 saniyede ver. 8 tut, 8 ver. Rakamlara takılmayın. Sıkıntılı hissettiğiniz zaman oturup arkanıza yaslanın ve belirli bir periyotta nefes alıp verin. Düzenli alınan nefes sizi gerçekten rahatlatacaktır.
Faydalı olacağını düşünüyorum. Stresinizi yönetebildiğiniz günler dilerim :)