508 👁
\Carbon\Carbon::setLocale('tr'); ?>
9 Mart 2018 Cuma🇹🇷
Dün günlerden 8 Mart'tı. Yani "Dünya Kadınlar Günü". Gün geçtikçe yılın her günü bir etkinlik ile kutlanıyor olmasından muzdarip birisi olsam da, dünya kadınlar gününü es geçmek istemedim. Aslına bakarsanız bir gün es geçtim. Ancak bu bilinçli bir es geçiş. Çünkü 364 gün; "Bayan şoför kesin.", "Böyle araba mı park edilir?" gibi yargılamalarda bulunup, kadınları dövüp-sövüp, çocuk yaşta evlendirip sonra da 1 gün "Kadınlar şöyle mükemmel, böyle önemli", bütün gün kadın belgeselleri falan çok yapmacık geliyor bana. Bu yüzden de sadece 8 Mart'ta değil, diğer günlerde de hatırlandıklarını göstermek için -en azından kendi adıma konuşayım- bu yazıyı 9 Mart'ta yazıyorum.
Dün bir çok sosyal mecrada ve çevremde kadınların ne kadar önemli olduğunu neler yaşadıklarını, neler çektiklerini duydum. En çok duyduğum ise, kadınların araç kullanırken trafikte yaşadıkları sıkıntılar. Biz erkekler gerçekten trafikte diğer alanlarda olduğumuzdan daha agresifiz sanırım. Buna ben de dahilim. Kimi zamanlar yavaş olduğunda kadın şoför diye eleştirdiğim kişiler olmuştur. Bu kesinlikle çok yanlış. Bunu düzeltmek için elimden geleni yapıyorum. Sonuçta hiçbir şoför anasının karnından mükemmel sürücü olarak doğmadı. Herkesin bir acemilik dönemi olmuştur. Bu yüzden insanları (sadece kadınları demiyorum, tüm acemi şoförleri) yargılamadan, önce kendi acemilik dönemlerinizi de bir düşünün derim.
Trafik konusunun sonunda "Kimse anasının karnında.." diye bir cümlem oldu. İkinci değinmek istediğim konuda bu. Yaşayan -neredeyse- tüm canlılar 2 cins olarak dişileri tarafından doğuruluyor. İstisnaları saymıyorum. Yani aslında hepimiz bir zamanlar bir kadının bir parçasıydık. Canından kanından. İnsan olarak ortalama 9 ay karnında uyuduk. Yediğini, içtiğini paylaştık. Hatta duygularını bile paylaşmışızdır. Bu yük, fiziksel ağırlığının dışında çok ciddi bir psikolojik yük aslında. Bu yükü taşımaktan korkmadan göze alan ve çektiği onca acıya rağmen bir de üstüne sevgisi ve şefkatini son noktasına kadar veren kadınlar. Onlara gerçekten çok şey borçluyuz. Bunu unutmadan onlara saygımızı her daim göstermeliyiz.
Bir de tabi ki en kötü konu var. Şiddet ve Tecavüz. Bunları "Nasıl yapıyorlar? Aklım almıyor." demeyeceğim. Çünkü bizler insanda olsak birer canlıyız. Yaradılışımızda hayvani duygular var. Bununla birlikte insan düşünen bir varlık. Beyinlerimizi kullandıkça düşünme becerimizi, hayal etme yeteneğimizi, mukayese etme yeteneğimizi geliştiriyoruz. Bu sayede de hayvani duyguları yöneterek doğruyu yanlışı ayır edebiliyor ve davranışlarımızı buna göre belirliyoruz. "Beyinlerimizi kullandıkça" Beyinlerimizi kullanmamız için okumak, düşünmek ve kendimizi eğitmeliyiz. Eğitmek. Bu da çok önemli bir konu. Doğru eğitilmemiş bireyler, hayvani duygularına yenik düşerler. Ve "Nasıl yapılıyor? Aklım almıyor." dediğimiz şeyleri yapıyorlar. Eğitim konusu, benim özellikle muzdarip olduğum bir alan. Bu konuda bir sonraki paragrafta kadınlara da birazcık sitem edeceğim. Sözün kısası, çocuk gelinler, tecavüzler, şiddet. Bunlar gerçekten çok kötü şeyler ve kesinlikle olmaması gereken şeyler. Çözümü ise gerçekten çok basit. Doğru bir eğitim.
Şimdi tüm kadınların dünya kadınlar günü 1 gün rötarlı da olsa kutlu olsun diyerek, birazcık eleştireyim. Kadınlara bağışlanmış ulvi görevlerden bir tanesi de çocuklarını yetiştirmek. Eğitimden bahsettim. Çok klişe olacak ancak, "Eğitim, evde aile ile başlar." Evet biz babalar da bu konuda sorumluyuz. Ancak genellikle eğitim konusu annenin alması gereken bir sorumluluk. Buna toplumsal cinsiyet eşitliğine aykırı diyebilirsiniz. Kadın işi, erkek işi diyorsun diyebilirsiniz. Aslında evet. Bu konuyu direkt annelere yıkmak yanlış. Ancak çocuklar annelerinin elinde büyüdüğü için ilk eğitimi de onlardan alıyor. Bu çocukların psikolojik bir kaçınılmazı gibi geliyor bana. Çocuklarımızı, babalarımız gibi olmasın diyerek eğitmeliyiz. Durup bir düşünün; babanızın-annenizin, abinizin-ablanızın, dedenizin-ninenizin hangi konularda davranışlarından rahatsızdınız. Bunları çocuklarınızın yapmayacağı şekilde onları yetiştirin. Bu: "Ona Bakma", "Buna bakma", "Ona elleme", "Bunu yapma", "Koşma, zıplama" şeklinde değil. "Bak yavrum bunu yaparsan bunlar bunlar olur. Bu yüzden yapmamalıyız." diye doğru ve yapıcı psikolojiler ile yapılmalıdır. Uzun laflarımın kısası kadınlar gerçekten bu dünyanın değerli birer bireyleri. Onların da trafikte bulunma, yaşamlarını özgürce idam ettirme hakları var. Bu haklarını almakta kimsenin haddine düşmez. Onlara saygılı davranalım. Sevelim, imkan tanıyalım. Bu hem bireylere değerli olduklarını hissettirirken bir yandan da ülke ekonomisini de kalkındıracaktır. Kadınlardan beklentim ise, daha dikkatli evlatlar yetiştirerek geleceğimizi doğru inşa etmeleri. Ben gerçekten gelecekten iyimser olarak ümitliyim. Her şey gerçekten güzel olabilir. Bizler sayesinde... Umarım yazdıklarım faydalı olmuştur ve bir nebze de olsa farkındalık yaratmaya yardımcı olur. Sizlerin de görüşlerini bana yazmasından büyük onur duyarım.