60’lı yıllarda bilim insanları bitkiler üzerinde bazı deneyler gerçekleştirdi. Rastgele radyasyona maruz kalan bitkiler yine rastgele mutasyonlara uğradı. Amaç daha verimli bitkiler ve mamüller elde etmekti. Bazı durumlarda işe de yaradı. 1970’lerde iş hayvanlar üzerinde denemelere gelmişti. Ve ilk genetiği değiştirilmiş fareler 1974 yılında bilimin denemeler yapmak için kullacağı standart bir canlı haline getirildi. Bu da bir çok yaşamın kurtarılmasına yardımcı oldu. 1994 yılında ilk genetiği değiştirilmiş domatesler piyasaya sürüldü. Bunlar ekstra enzimler ile raf ömrü uzatılmış domateslerdi. Aynı zamanda 90’larda insan embriyoları üzerinde çalışmalarda başladı. İlk 3 kişiden genetik bilgi taşıyan bebekler dünyaya geldi. Artık tüm dünyada hızlı büyüyen tavuklar, daha kaslı ve etli domuzlar ve balıklar meydana geldi.
Tüm bu gelişmelere rağmen hala gen değişiklikleri çok pahalıya ve çok uzun zamana ihtiyaç duyuyordu. Bu durum CRISPR (Clustered Regularly Interspaced Short Palindromic Repeats) teknolojisi ile maliyetleri %90’ın üzerinde azalttı ve süresi çok kısalttı. Genetik mühendisliğinin kullandığı bu gen değiştirme tekniği çok eski bir savaşın sayesinde var. Bakteri ve virüsler varlıklarından beri savaşmaktalar. Virüsler saldırdığında genlerinin bir parçasını bakterinin içine bırakırlar. Bakteriler çoğu zaman ölselerde nadiren hayatta kalırlar. Hayatta kalan bakteriler virüse ait bir gen parçasını saklayıp bunu CRISPR adı verilen bir gen arşivinde saklarlar. Virüs tekrar saldırdığında bu DNA arşivinden bir RNA kopyası oluşturur ve Cas-9 proteinine verir. Saldırı anında gelen DNA’larda arşivle eşleşme bulursa bu DNA’yı etkisiz hale getirir. Cas-9’un yaptığı bu işlem hassas bir cerrahi operasyon kadar etkilidir.
Bilim dünyasında devrim yapan keşif CRISPR’ın programlanabilir olması. Düzeltilmesini istediğiniz bir DNA kopyasını sistemle birlikte yaşayan bir hücreye koymanız yeterli. Bu sayede, yaşayan canlı hücrelerini istediğimiz gibi evrimleştirebiliyor. Ve bu sitem mikro organizmalardan tutun, bitkilere, hayvanlara ve insanlara kadar tüm canlılarda işe yarıyor. Bu gelişmeler 2010’lu yılların başında başladığı için henüz gelişme aşamasında. Bununla birlikte, siz bu satırları okurken bir çok gelişme yaşanmaya devam ediyor.
2015 yılında bilim insanları HIV virüsünü bu teknik ile keserek hücreleri virüsten arındırdı. Yaklaşık 1 yıl sonrasında, vücudunun neredeyse tamamı virüsle kaplı farelerin kuyruklarına enjekte edilen CRISPR ile vücutlarındaki hücrelerin yarıya yakını virüsten temizlendi. Çok yakın bir gelecekte CRISPR sayesinde HIV virüsünden tamamen arınabiliriz. İlave olarak insan DNA’sına saklanmış tüm hastalıklardan bu şekilde kurtulabiliriz. CRISPR sayesinde kansere de çare bulabiliriz. Kanser hücrelerin ölmeyi redderek sürekli çoğalması ile oluşur. Bu teknik ile bağışıklık sistemimizi daha etkili kanser avcılarına çevirebiliriz. 2016 yılının başında Amerika’da yapılan bazı olumlu CRISPR kanser tedavileri bulunmakta. Yine 2016 yılının ortalarında Çin’de CRISPR ile akciğer kanseri tedavileri geliştirildi. Tüm bu gelişmeler ile birlikte DNA kaynaklı ölümcül yada ölümcül olmayan hastalıklardan tamamen kurtulma şansımız var. 3 bine yakın genetik rahatsızlık, gendeki ufak harf bozukluklarından kaynaklanmakta. Sadece tek harf düzeltmeleri yapılabilen Cas-9 çalışmları başladı bile.
Tüm bu güzel gelişmelerin tek bir ortak noktası var. Uygulamanın yapıldığı canlı ile birlikte ölüyorlar. Yani gen düzeltmesini yaptığınız kişiye özel çözümler. Bu duruma tek istisna var. Embriyo hücrelerinin genlerinin modifi. Bu sayede süper yapabiliriz. Bu işin etik tarafı da var tabi. Ancak Çin’den gelen son haberler ikiz kızların CRISPR ile doğdukları yönünde. Bu değişiklikler insanları başta çok etkilemeyebilir. Ancak geni değiştirilmiş insanlar gün geçtikçe artarak yepyeni bir süper insan ırkı meydana getirebilir. Bu gelişmeler henüz emekleme aşamasında olsada geleceği şekillendirecek. Eğer Alzheimer’a dayanıklı bir zihniniz olsaydı, daha sağlıklı çalışan organlarda isterdiniz. Daha sağlam kaslar, gelişmiş bir zeka. Bu genleri evlatlarınıza da bırakabilirsiniz. Sonuçta süper insanların oranı gün geçtikçe artacak ve insanlar bir üst seviyeye evrilecekler.
Bu çalışmaların arkasaından belki de en büyük soru olan yaşlanma geliyor. Süper insanlar geliştirmek yaşlanmayı durdurmak demek değil. Bugün 150 bin kişinin 2/3’ü yaşlanma sebepli ölüyor. Belki de bu çalışmalarında ardından yaşlanmayı tetikleyen noktalarda bulunabilir. Belki tersine bile çevrilebilir. 90 yaşına gelmeden ölmek yerine bir kaç yüz yılı çok sağlıklı bir şekilde yaşayabiliriz. Ölümsüzlük belki imkansız olabilir. Ancak konforlu ve uzun yaşam mümkün.
Ölümsüzlük ya da süper insanların dışında, insanları yerçekimsiz ortamlara uyumlu şekilde gelişecek şekilde gen modifleri yapılabilir. Ya da havasız ortamlarda yaşayabilecek. Kanatları olan, ya da uzun süreler su altında yaşayabilecek insanlarda geliştirebiliriz.
Bu gelişmeler, daha önceki bir çok bilimsel gelişme gibi etik sorulara maruz kalacak. Gen modifi gerçekten etik mi? Genetik bozuklukları ile mutlu olan insanlar ne olacak? Çocuklarımızı özgür iradeleri dışında bizim istediğimiz gibi (İstediğimiz zekaya, saça, göz rengine, boya vs..) dünyaya getirmek doğru mu? Daha sorulacak ve cevaplanacak çok fazla soru var. Benim bireysel görüşüm, insanların bu konuda da ortak akıl ile doğruyu bulabilecekleri yönünde.
Şuana kadar yapılan çalışmalar sınırlı olduğu için olumsuz yan etkiler konusunda da yeterli bilgiye sahip değiliz. Ancak yapılan değişimler çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Gen düzeltmesi esnasında yaşanacak en ufak hata organlarımızın yerlerini bile değiştirebilir. Buna ilave olarak bilmediğimiz bir çok farklı sonuçları da olabilir. Gelecekte hükümetlerin bu konuyu süper askeri ordular ve ölüm mangaları oluşturmak için kullanma ihtimali yüksek. Konu yeni olduğu için bu alanda gerekli yasalar yok. Bu da olumsuz sonuçları olabilecek çalışmaları engelleyecek bir otorite yokluğu demek.
Bu kısım tamamen kendi görüşlerim. İnsanlık her yeni teknoloji ile karşılaştığında olduğu gibi bu konuda da başlangıçta direnç gösterecek. Değişimi olumsuz yanları ağırlıkta görecek. Zaman içerisinde, gelişerek faydalarının öne çıkacağına inanıyorum. Nükleer enerji keşfinden kısa bir süre sonra çok büyük bir acı getirdi. Günümüzde ise füzyon ile sınırsız ve temiz enerjinin üretimine fayda sağlıyor. Bu teknoloji de etik değerler ile iç içe geçerek güvenilir ve kullanılabilir, insanların normal karşıladığı bir hal alacak.
Kaynak: https://www.youtube.com/user/Kurzgesagt